Herkese selamlar dostlar! Yeni bir bölüme hoş geldiniz. Bugün 8 Haziran 2025.
Google popüler web tarayıcısı Chrome'da, tarayıcı deneyimini doğrudan etkileyen önemli hız geliştirmeleri yaptı.
Google, Chrome'da yaptığı yeni optimizasyonlarla birlikte, endüstri standardı bir performans testi olan Speedometer 3'te büyük gelişmeler sağladığını duyurdu.
Speedometer'ın ne olduğunu bilmeyenler için kısaca açıklayalım: Bu test, sadece basit bir web sayfasının yükleme hızını ölçmekle kalmaz; daha çok modern ve karmaşık web uygulamalarının (örneğin, online bir doküman editörü veya sosyal medya akışı) gerçek dünyadaki performansını, yani bir web sitesiyle etkileşime girdiğinizde ne kadar akıcı ve hızlı yanıt verdiğini ölçer. Chrome'un bu testte rekor bir skor elde etmesi, günlük internet kullanımımızın daha akıcı hale geleceği anlamına geliyor.
Google'ın kendi blog yazısında paylaştığı iddiaya göre, bu yeni hız geliştirmeleri ortalama bir kullanıcı için günde 10 dakika kadar değerli bir zaman kazandıracak düzeyde. Bu sayı tüm Chrome kullanıcıları toplandığında ise bir yılda tam 58 milyon saatlik devasa bir zaman tasarrufu anlamına geliyor.
Peki, Chrome ekibi bu etkileyici hız artışını nasıl başardı?
Bu iyileştirmelerden sadece Google Chrome kullanıcıları değil, aynı zamanda tüm Chromium tabanlı tarayıcılar da yararlanacak. Yani eğer Brave, Microsoft Edge, Opera veya Vivaldi gibi Chromium altyapısını kullanan bir tarayıcı tercih ediyorsanız, siz de bu hız artışından ve daha akıcı bir internet deneyiminden faydalanacaksınız.
G-Mail, artık siz istemeseniz de e-postalarınızı otomatik olarak özetleyecek. Önceden bu özellik, uygulamada bir tuşa basıldığında çalışıyor ve sizin için e-postaları okuyup bir özet çıkarıyordu. Artık bu işlem otomatik olarak yapılacak.
Bu durumun birkaç potansiyel sorunu var.
Artık öyle bir duruma geldik ki, yeni özellikler kullanıcılara sorulmadan ve açık bir izin alınmadan varsayılan olarak kullanılmaya başlanıyor. Ve çoğu zaman bunları kapatmanın da bir yolu olmuyor.
Black Forest Labs, FLUX.1 Kontext adında yeni bir resim üretme modeli çıkardı. Bu modelin özellikle mevcut bir resim üzerinde düzenlemeler yapma konusunda çok iyi olduğu iddia ediliyor.
Geliştiricilerin paylaştığı örneklerdeki düzenlemeler gerçekten şahane görünüyor. Modelin, bir resmin arka planını tamamen değiştirme ve aynı resmi farklı sanatsal stillere çevirme konusunda çok başarılı olduğu belirtiliyor.
Ancak ben, bu modeli yüz ifadesi değiştirme konusunda denedim. Maalesef, yüz ifadesi değiştirme konusunda pek de iyi değil. Hatta neredeyse hiçbir yapay zeka resim düzenleme uygulamasının bu konuda henüz yeterince iyi olmadığını düşünüyorum.
Bu modelin bir açık kaynak versiyonunun da yayınlanacağı müjdesi verildi. Bu da demek oluyor ki, dilerseniz gelecekte bu modeli kendi bilgisayarınızda da kullanabileceksiniz.
OpenAI'ın ChatGPT o3 modeli, Linux çekirdeğinde bir sıfır gün (zero-day) açığı keşfetti.
Yalnız şimdi böyle deyince sanki yapay zeka tamamen kendi kendine bu açığı keşfetmiş gibi bir anlam çıkmasın. Elbette pilot koltuğunda bir güvenlik araştırmacısı oturuyordu. Araştırmacının doğru yönlendirmeleri ve sorguları sayesinde yapay zeka, bu sıfır gün açığını tespit etmeyi başardı. Ve bu açık keşfedildikten sonra ilgili geliştiriciler tarafından Linux çekirdeğinde kapatıldı.
Bu olay, dünyada ilk defa bir yapay zeka modelinin Linux çekirdeği gibi karmaşık bir yapıda gerçek bir sıfır gün açığı keşfetmesi anlamına geliyor. Bu gelişme yapay zekanın doğru kullanıldığında ve uzman insanlarla işbirliği yaptığında işleri ne kadar hızlandırabildiğini ve hatta siber güvenlik alanında açıkların tespit edilmesi gibi kritik görevlerde bile ne kadar etkili olabildiğini gösteriyor.
ChatGPT'nin, geçmiş konuşmaları referans alarak daha kişiselleştirilmiş ve bağlama uygun cevaplar vermesini sağlayan "Hafıza" (Memory) özelliği, artık ücretsiz kullanıcılara da açıldı. Bu özellik sayesinde artık ChatGPT, sizinle olan önceki kayıtlı sohbetlerinize bakarak size daha tutarlı ve ihtiyacınıza yönelik cevaplar verebilecek.
Google, yapay zeka modeli Gemini 2.5 Pro'yu güncellediğini duyurdu. Bu güncellenen model, LMArena gibi bağımsız yapay zeka performans testlerinde hem web geliştirme hem de metin üretme kategorilerinde birinci sırayı almayı başardı.
Aynı zamanda, Google'ın kendi yaptığı mantık, bilim ve kodlama testlerinde de diğer rakip modelleri geride bıraktığı belirtiliyor.
Krallık koltuğunu kısa bir süreliğine rakiplerine kaptıran Gemini 2.5 Pro, bu güncellemeyle birlikte kısacası yine "yeni kral" oldu. Ancak bu liderlik ne kadar sürecek? Bir sonraki hafta başka bir firma, başka bir güncelleme veya yeni bir model yayınlayabilir mi?. Muhtemelen evet. Yapay zeka savaşları, tüm hızıyla kızışmaya devam ediyor.
Meta ve Yandex'in, mobil kullanıcıları internette gezinirken kuralları ihlal ederek takip ettiği ortaya çıktı. Güvenlik araştırmacıları tarafından suçüstü yakalandılar.
Telefonunuzda Instagram yüklü ve hesabınıza giriş yapmış durumdasınız diyelim. Normalde, internet tarayıcınızı açıp internette gezindiğinizde, Instagram'ın nereye girdiğinizi bilemediğini düşünürsünüz, değil mi? İşte siz öyle zannederken, bu şirketlerin çok sinsi bir taktik geliştirdiği keşfedildi; Meta, siz uygulamasından ayrılsanız bile internette nereye girdiğinizi görebiliyor. Peki nasıl?
Bu durumdan ne kullanıcıların, ne Play Store'un ne de başka herhangi bir kişinin haberi vardı. Yapılan işlem, tamamen hukuksuz ve izinsiz bir takip faaliyetiydi. Bu durumun sadece Android telefonlarda yaşandığını da belirtmek gerek.
Olay ortaya çıkınca ve yakalanınca, Google'ın bu durumun kendi kurallarına aykırı olduğunu ve yapamayacaklarını şirketlere bildirdiği söyleniyor. Meta, takip etmeyi durdurduğunu ve konuyla ilgili Google ile iletişim halinde olduğunu belirtti. Yandex ise bu takip yöntemini kalıcı olarak bıraktığını açıkladı. Ancak bu şirketlere güven olmaz. Her türlü cezayı yediler ama hala akıllanmıyorlar. Çünkü işin ucunda çok büyük bir para var.
Kuzey Kore'den çıkarılan bir telefonda, devlet gözetimi amacıyla geliştirilmiş ilginç bir sistem keşfedildi. Bu sistem, her 5 dakikada bir telefonun ekran görüntüsünü otomatik olarak kaydederek gizli bir klasörde saklıyormuş. Bu sayede, kullanıcıların telefonları devlet güçlerinin eline geçtiğinde, geçmişte neler yaptıklarını tek tek görebilme imkanı buluyorlar. Anlaşılan o ki Kuzey Kore, Microsoft'un çok tartışılan "Recall" sistemini onlardan daha önce geliştirmiş.
Bir mahkeme kararı nedeniyle, OpenAI artık bütün ChatGPT kayıtlarınızı tutmak zorunda. API kullansanız da, konuşmaları silseniz de, ücretli abone olsanız da veya ücretsiz bir kullanıcı olsanız da artık fark etmeyecek; OpenAI, silinenler de dahil olmak üzere tüm kayıtları saklamakla yükümlü. Peki neden?
Bu kararın arkasında, OpenAI'ın The New York Times gazetesiyle olan ve telif hakları üzerine kurulu davası yatıyor. Dava sırasında New York Times avukatları, Siz kullanıcıların sohbet kayıtlarını silmelerine izin veriyorsunuz, dolayısıyla biz de davamızda haklılığımızı kanıtlamak için istediğimiz şeyleri kanıtlayamıyoruz, şeklinde bir argüman sunmuşlar. Mahkeme de bu talebi haklı bularak, dava süreci sonuçlanana kadar OpenAI'ın artık hiçbir kaydı silmemesi yönünde bir karar vermiş.
Uzun lafın kısası, en azından bir süre boyunca OpenAI'ın bütün ürünlerinde yaptığınız her şey kayıt altında olacak. Eğer OpenAI'ın API'larını kullanan bir şirket veya geliştiriciyseniz bile, yaptığınız tüm istekler ve aldığınız cevaplar yine kayıt altında tutulacak. Bu yüzden OpenAI ürünlerini kullanırken ne paylaştığınıza ve ne yazdığınıza ekstra ekstra dikkat etmenizde fayda var.
Bu hafta, Apple'ın binlerce kullanıcısına ait bildirim verilerini çeşitli devletlere verdiği ortaya çıktı. Örneğin, sadece İsrail'e yapılan tek bir istekte 700 kullanıcının bildirim verilerinin verildiği belirtiliyor.
Peki "bildirim verisinden" ne kastediyoruz, gelin onu açalım. Telefonlarımızdaki sistemlerde "anlık bildirim" (push notification) dediğimiz bir mekanizma var. Uygulamalarınız sürekli olarak arka planda çalışmaz. Hatta bazen internet bağlantınız kesilebilir. İşte bu gibi durumlarda bildirimleri vaktinde ve doğru bir şekilde alabilmeniz için, bütün uygulamalar (WhatsApp, Instagram, banka uygulamanız vb.) Apple'ın veya Google'ın merkezi anlık bildirim sistemleri üzerinden size bildirim gönderirler. Genellikle bu bildirim verileri, bildirimin hangi uygulamadan geldiği ve saat kaçta geldiği gibi meta verileri içerir.
Ancak bildirim protokolünü doğru bir şekilde kullanmayan bazı uygulamalar, bazen mesajın içeriğinin bir kısmını veya tamamını da bu bildirim verisi içine dahil edebiliyor. Yani kısacası, Apple'ın paylaştığı bildirim verilerinin büyük çoğunluğu uygulama adı ve zaman bilgisi gibi meta verileri içerse de, bazı durumlarda daha hassas bilgilerin de paylaşılmış olma ihtimali bulunuyor.
Eminim ki bu durumu sadece Apple yapmıyordur. Muhtemelen Google'ın Android ekosisteminde de benzer bir senaryo söz konusudur.
Microsoft, dizüstü bilgisayarlar (laptop) ve tabletlerde yaşanan USB portu karışıklığını engellemek için önemli bir hamle yapıyor.
Artık bir donanım üreticisi, Microsoft'un "Onaylı Windows 11 Cihazı" sertifikasını almak istiyorsa, ürettiği bilgisayarda USB-C portu bulundurmak zorunda olacak. Bu bağlamda sertifikaya sahip cihazlarda kullanıcılar hem veri transferi, hem şarj, hem de görüntü aktarma gibi birçok temel fonksiyonu tek bir USB-C portu üzerinden kullanabilecekler.
Bence bu, oldukça güzel ve yerinde bir gelişme. USB-C artık neredeyse her yerde standart haline geldi. Bu portun bütün dizüstü bilgisayarlara ve tabletlere standart olarak gelmesi, açıkça kullanıcının yararına olan bir şey. Tek bir kablo ve port ile birçok ihtiyacı karşılayabilmek, büyük bir kolaylık sağlayacaktır.
Instagram'da artık 3:4 oranındaki fotoğrafları kırpmak zorunda kalmadan paylaşabileceksiniz.
Önceden, telefonunuzda dikey olarak çektiğiniz fotoğrafları paylaşırken, Instagram bu fotoğrafları otomatik olarak kırpıp kare bir formata çeviriyordu. Instagram CEO'su Adam Mosseri, "Neredeyse tüm telefon kameraları varsayılan olarak 3:4 oranında fotoğraf çekiyor, biz de artık bu varsayılanı destekleyelim" minvalinde bir açıklama yaptı.
Bazen bu otomatik kırpma nedeniyle fotoğrafın kritik ve önemli noktalarını kompozisyonun dışında bırakmak zorunda kalıyordunuz. Şahsen pek kullanmasam da, bu gelişmenin kullanıcılar için güzel bir esneklik sunduğunu düşünüyorum.
Google Haritalar'ın, Almanya'da bir otoyolu yanlışlıkla "kapalı" olarak gösterdiği ortaya çıktı. Otoyolun neden bu şekilde hatalı olarak işaretlendiğini kimse bilmiyor ve birçok sürücünün kafasını karıştırdı.
Dijital haritalar şüphesiz harika bir icat ancak bazen yanlış bilgiler verebiliyorlar. Geçmişte haritaların olmayan yolları gösterdiği ve bu nedenle insanların kaza yaptığı olayları da biliyoruz. Bu son olaydan çıkarılacak ders ise şu: Eğer haritanızda bir otoyolun kapandığı gibi önemli bir ibare görüyorsanız, yola çıkmadan önce bu bilgiyi mutlaka üçüncü kaynaklardan (örneğin, yerel trafik haberleri veya resmi yol durumu sitelerinden) doğrulamakta büyük fayda var.
Avrupa Birliği (AB), Apple'dan uygulama, kulaklık ve sanal gerçeklik gözlükleri gibi donanımlarda, rakiplerine de kendi ürünlerine sağladığı ekstra sistem yetkilerine erişim izni vermesini istemişti; ancak Apple bu kararı pek sevmemiş görünüyor. Apple, mahkemenin bu kararına karşı resmen temyize gitti.
Aramızdaki Apple kullanıcıları için bir hatırlatma yapmakta fayda var: Eğer üçüncü parti bir sanal gerçeklik gözlüğü, kulaklık veya başka bir donanım kullandığınızda, Apple'ın kendi ürünlerine kıyasla daha kötü bir deneyim alıyorsanız, bunun en büyük nedenlerinden biri Apple'ın bu donanımlara birçok sistem seviyesindeki yetkiyi vermemesidir.
Ancak Apple, bu özel yetkileri kendi donanımlarına sonuna kadar veriyor. Bu da doğal olarak arada haksız bir rekabet ortamı doğuruyor. Hatta Meta CEO'su Mark Zuckerberg de bir röportajında bu konuya değinmiş; kendi VR gözlüklerinin Apple'ınkine göre iOS cihazlara çok daha geç bağlandığından ve bunun sebebinin bu yetki kısıtlamaları olduğundan bahsetmişti.
Peki Apple neden ekosistemini rakiplere açmaya bu kadar şiddetle karşı çıkıyor? Esasında gerçek nedenin ne olduğu (pazar hakimiyetini ve ekosistem kontrolünü kaybetmeme isteği) belli olsa da, şirket mahkemeye giderken hakimlere bu durumun "güvenlik riski oluşturacağını" söylüyor.
WhatsApp, kullanıcıların uzun süredir beklediği kullanıcı adı özelliğini getirecek.
Beta sürümlerinde keşfedilen bu özellik, kullanıcıların telefon numaralarını paylaşmak zorunda kalmadan, sadece kullanıcı adıyla birbirleriyle iletişime geçmesine olanak tanıyacak. Bu sayede özellikle tanımadığınız kişilerle veya gruplarda iletişim kurarken telefon numaranızı gizleyerek anonimliğinizi koruyabileceksiniz.
Bu özellik, yakın zamanda Signal tarafından da kullanıma sunulmuştu. Aynı zamanda Telegram'ın en çok sevilen ve kullanılan özelliklerinden de biriydi. WhatsApp'a da nihayet bu özelliğin gelmesi, bence gizlilik ve kullanıcı kontrolü açısından güzel bir gelişme.
WhatsApp'a gelecek bir diğer önemli özellik ise kendi özel yapay zekalarınızı oluşturma imkanı olacak.
Yine beta test aşamasında olduğu keşfedilen bu özellik, tıpkı ChatGPT veya Gemini platformlarında olduğu gibi, kendi özel asistanlarınızı oluşturup belirli görevleri yerine getirmelerine yardımcı olmalarını sağlamanıza olanak tanıyacak. Mesela, bir "özet asistanı" oluşturabilirsiniz. Ve bu asistana bir sohbet içinde her bağlantı paylaştığınızda, sizin önceden belirlediğiniz bir formatta o bağlantının özetini çıkarmasını sağlayabilirsiniz.
WhatsApp'ın dünyada en çok kullanılan mesajlaşma uygulaması olduğu düşünüldüğünde, bu özelliğin büyük bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum. Birçok insanın, günlük işlerini kolaylaştırmak için bu tür özel yapay zeka asistanlarını oluşturup kullanacağına inanıyorum.
Bültenimizin sponsoru TürkNet, Türkiye’de en hızlı internet hizmetini sağlıyor. Başka hiçbir internet servis sağlayıcısı eşit indirme ve yükleme hızı sunamazken, TürkNet’in Gigafiber altyapısında 1000 Mbps indirme ve 1000 Mbps yükleme hızına ulaşabiliyorsunuz.
Simetrik internetin farkı inanılmaz. Önceki internet servis sağlayıcımda bir videoyu yüklemek 30-40 dakikamı alıyordu, şimdi ise sadece 1-2 dakika sürüyor. Neredeyse hayatımı 40 kat hızlandırdı ve sizin için de aynı değişimi sağlayabilir. Resmen zamanınızı geri satın almış oluyorsunuz.
TürkNet’in destek sistemi de oldukça yenilikçi. Destek kaydı açmadan önce internet durumunuzu otomatik tarıyor, size mesaj bırakma imkanı sunuyor ve 7/24 size özel atanan Net Uzman ekibi ortalama 15 dakikadan kısa sürede dönüş yapıyor.
Tüm bu özellikler şu anda ayda sadece 499 TL'ye sunuluyor. Bağlantıya tıklayarak Gigafiber altyapısına geçebilir ve YUSUF1 kodunu kullanarak 1 ay ücretsiz internet deneyimi yaşayabilirsiniz.
Bu haftaki ilk videomuzda custom Windows ISO'su oluşturuyoruz.
İkinci videomuzda e-posta göndermek için Mailcow yazılımını kuruyoruz.
Bu haftaki bültenimizin de sonuna geldik. Haftaya görüşmek üzere!