Herkese selamlar dostlar! Yeni bir bölüme hoş geldiniz. Bugün 16 Eylül 2025.
WhatsApp'ın eski güvenlik şefi Attaullah Beig, ana şirket Meta aleyhine çok ses getirecek bir ihbar davası açtı. Beig'in iddiaları, Meta'nın WhatsApp içerisindeki kritik güvenlik ve mahremiyet açıklarını bilerek ve isteyerek görmezden geldiği yönünde.
Dava dosyasına göre, Meta ve WhatsApp bünyesindeki binlerce çalışan; kullanıcıların konumu, profil fotoğrafları ve üye olduğu gruplar gibi son derece hassas verilere rahatlıkla erişebiliyordu. Beig ayrıca günde yaklaşık 100 bin kullanıcının hesabının çalınmasını önleyebilecek güvenlik çözümleri sunmasına rağmen, bu çözümlerin Meta yönetimi tarafından reddedildiğini iddia ediyor.
Beig'in en çarpıcı iddiası ise, bu ciddi güvenlik sorunlarını Mark Zuckerberg gibi üst düzey yöneticilere bildirmeye çalıştığında işten çıkarıldığı yönünde. Bu da şirketin sorunları çözmek yerine onları örtbas etmeyi tercih ettiği algısını güçlendiriyor.
Eğer bu iddialar doğruysa bile, tecrübelerimize dayanarak ne Mark Zuckerberg'e ne de Meta'ya yine hiçbir şey olmayacağını tahmin edebiliriz. Meta'nın bu kaçıncı davası olduğunu artık saymayı bıraktım. Biz WhatsApp'a "güvenli, uçtan uca şifrelemeli" diyoruz ama başındaki yöneticiler güven vermediği ve uygulama açık kaynak olmadığı sürece %100 güvenmek mümkün değil. İşte bu olay da bunun en somut kanıtı. Bu yüzden, güvenlik ve mahremiyet söz konusu olduğunda Signal, anlaşılan o ki hâlâ en iyi çözüm olmaya devam ediyor.
OpenAI, ChatGPT'ye sohbet akışını yönetmeyi kolaylaştıran yeni bir "dallanma" (branching) özelliği getirdi.

Bu özellik sayesinde, devam eden bir sohbetin herhangi bir mesajından itibaren yeni bir "dal" oluşturarak konuyu farklı bir yöne taşıyabiliyorsunuz. Böylece, sohbetin ortasında bir fikri değiştirmek veya alternatif bir senaryo denemek istediğinizde, tüm konuşmayı en baştan başlatmak yerine kaldığınız yerden farklı bir yola sapabiliyorsunuz. Oldukça kullanışlı olan bu özelliğin, yakın zamanda diğer sohbet robotları tarafından da kopyalanması muhtemel.
Yapay zeka şirketi Anthropic, modellerini eğitirken telifli kitapları izinsiz kullandığı gerekçesiyle kendisine dava açan yazarlarla mahkemeye gitmeden uzlaştı. Şirket bu uzlaşma kapsamında yazarlara tam 1.5 milyar dolar ödemeyi kabul etti.
Bildiğiniz gibi yapay zeka geliştiricileri telif hakkı kurallarını pek de umursamadan internetteki neredeyse her veriyi modellerini eğitmek için kullandı. Anthropic'e karşı açılan bu dava, ABD'de bir yapay zeka üreticisinin telif hakkı ihlali nedeniyle bu denli büyük bir meblağ ödediği ilk örnek oldu. Ödenen miktar, davaya konu olan yaklaşık 500 bin kitap için kitap başına 3000 dolara denk geliyor. Anthropic, muhtemelen davanın büyüyüp bir toplu davaya dönüşmesini engellemek için bu uzlaşma yolunu seçti.
OpenAI, "Critterz" adını taşıyan uzun metrajlı bir animasyon filminin yapım sürecini hızlandırmak için projeye destek vereceğini duyurdu.
Normalde bir animasyon filminin üretimi ortalama 3 yıl sürerken, bu projenin hedefi yapay zeka araçlarından yoğun bir şekilde faydalanarak bu süreyi 9 aya indirmek. Projenin bütçesinin ise 30 milyon doların altında kalması planlanıyor. Seslendirme gibi birçok süreçte insanlar yer alacak olsa da, animasyon ve üretim aşamalarında yapay zeka kilit bir rol oynayacak. Eğer OpenAI bu projeyle üretim sürecini gerçekten hızlandırabildiğini kanıtlarsa, Hollywood'u yapay zeka kullanmaya daha hızlı ikna edebilir.
Arnavutluk hükümeti, yolsuzlukla mücadele kapsamında ilginç bir adım atarak kamu ihalelerini yönetmek üzere bir yapay zekayı "bakan" olarak atadı. "Diella" adı verilen bu yapay zekanın, rüşvet ve tehdit gibi insani faktörlerden etkilenmeden, tamamen tarafsız bir şekilde ihaleleri yönetmesi hedefleniyor.
Ancak burada ciddi bir mantık hatası var. Bugün kullandığımız üretken yapay zekalar, kendilerine verilen sistem mesajına (system prompt) göre hareket ederler; doğaları gereği tarafsız değillerdir. Yani, herhalde Diella'nın sistem mesajını kim yazdıysa, ihaleler de o tarafa doğru kayacaktır. Aynı zamanda her modelin politik yanlı duruşu var. Bazı modelelr sağa bazı modeller sola daha eğilimli olabiliyor. Eğitim verileri yapay zekanın tarafını etkiliyor.
Bu kararı alanların yapay zekanın nasıl çalıştığını pek anladığını düşünmüyorum. Yine de ilginç bir deney olacak; bir devletin bir parçasının yapay zeka tarafından yönetildiğine ilk defa şahit olacağız.
OpenAI ve bulut bilişim devi Oracle, teknoloji dünyasının gördüğü en büyük anlaşmalardan birine imza attı. Anlaşmaya göre OpenAI, 2027'den itibaren 5 yıl boyunca Oracle'dan tam 300 milyar dolar değerinde işlem gücü (bulut hizmeti) satın alacak.
300 milyar dolar, birçok ülkenin yıllık bütçesinden bile daha büyük bir meblağ. Google'ın çatı şirketi Alphabet'in geçen sene kazandığı miktar 300 milyar doalr. OpenAI'ın bu devasa harcamayı karşılamak için nasıl bir gelir modeli oluşturacağı ve bu parayı nasıl üreteceği ise büyük bir merak konusu.
Geçtiğimiz haftalarda Google'ın, Android'de güvenliği artırmak amacıyla tüm uygulama geliştiricilerine kimlik doğrulama zorunluluğu getireceğini konuşmuştuk. Bu durum, kimliği doğrulanmamış APK'ların artık yüklenemeyeceği endişesini doğurmuştu. Gelen son bilgilere göre Google, bu kural için bir açık kapı bırakacak.
Kullanıcılar, Android Debug Bridge (ADB) aracını kullanarak bilgisayarları üzerinden kimliği doğrulanmamış APK dosyalarını telefonlarına yüklemeye devam edebilecekler. Elbette bu yöntem, birçok sıradan kullanıcının rahatlıkla yapabileceği bir şey değil; daha çok ileri seviye kullanıcılar ve geliştiriciler için bir çözüm niteliğinde.
En azından böyle bir açık kapının bırakılması sevindirici. Ancak akıllara şu soru geliyor: Ya Google gelecekte fikrini değiştirip bu kapıyı da kapatırsa? Bana göre bir kullanıcının telefonuna APK kurması zaten tamamen kendi sorumluluğunda olan bir eylemdir ve APK'ların Google'ın tam kontrolüne geçmesini desteklemiyorum.
Yazılım dünyasında büyük bir tedarik zinciri saldırısı yaşandı. Popüler NPM paket yöneticisinde uygulama yayınlayan birçok geliştirici, gelişmiş bir oltalama (phishing) saldırısının kurbanı oldu ve haftalık toplamda 2.6 milyar kez indirilen paketlerin kontrolünü saldırganlara kaptırdı.
Saldırganlar, orijinal npmjs.com alan adına çok benzeyen npmjs.help adresi üzerinden geliştiricilere bir e-posta gönderdi. E-postada, eğer iki faktörlü doğrulamayı aktif etmezlerse hesaplarının kilitleneceği belirtiliyordu. Bu tuzağa düşen geliştiriciler, sahte siteye bilgilerini girince hesaplarının kontrolünü kaybettiler ve saldırganlar da bu popüler paketlere zararlı kodlar ekledi.
İşin en korkutucu yanı, bu saldırının bu kadar geniş bir kitleyi etkilemesi. Şu an zararlı paketler NPM'den temizlenmiş olsa da, olay temel bir sorunu tekrar gözler önüne seriyor: Paket yöneticilerindeki güvenlik, günün sonunda paketi geliştiren kişinin güvenliğine bağlı. Eğer geliştiricinin hesabı çalınırsa, tüm tedarik zinciri riske giriyor. Eğer siz de NPM'den paketler indiriyorsanız, son zamanlarda kullandığınız paketlerin sürümlerini kontrol etmenizde fayda var.
Etkilenen paketleri aşağıdaki listeden görebilirsiniz:

Güvenli mesajlaşma uygulaması Signal, kullanıcıların uzun süredir beklediği bir özelliği devreye aldı. Artık telefonunuzu kaybetseniz veya değiştirseniz bile, sohbetlerinizi ve medyalarınızı uçtan uca şifreli bulut yedeklemesi sayesinde geri getirebileceksiniz.

Yedekleriniz bulutta bile uçtan uca şifreli olarak saklanıyor. 45 gün boyunca ücretsiz olarak saklanıyor. Eğer yedeklerinizi daha uzun süre tutmak isterseniz, depolama ve transfer masraflarını karşılamak amacıyla aylık 2 dolarlık bir ücret talep edilecek. Bence bu Signal'e kesinlikle gelmesi gereken, çok yerinde bir gelişme.
Kendi medya sunucunuzu kurmanızı sağlayan popüler yazılım Plex, bir siber saldırıya uğradığını duyurdu.
Yapılan açıklamaya göre saldırganlar, belirli bir veritabanını ele geçirdi. Bu veritabanında kullanıcıların e-posta adresleri, kullanıcı adları ve "hash"lenmiş (şifrelenmiş) parolaları bulunuyordu. Plex, sızıntının çok büyük çaplı olmadığını belirtse de, tüm kullanıcılarına önlem olarak şifrelerini sıfırlamalarını ve tüm cihazlardan çıkış yapmalarını tavsiye ediyor. Plex kullanıcılarına duyurulur.
Android ekosisteminin en eski ve en sevilen başlatıcılarından (launcher) biri olan Nova Launcher için yolun sonu göründü. Milyonlarca kullanıcının favorisi olan uygulamanın gelişimi, ana şirket tarafından fiilen durduruldu.
Nova Launcher, 2022 yılında Branch adlı bir analiz firmasına satılmıştı. O dönemde Branch, ana geliştirici ekibinin işine karışmayacaklarını ve eğer ekip bir gün dağılırsa projeyi açık kaynak hale getireceklerine dair söz vermişti. Bu söz, topluluğun yüreğine su serpmişti.
Ancak Branch, verdiği sözün tam tersini yaptı ve Nova Launcher ekibinin tamamını işten çıkardı. Geriye sadece projenin ilk günkü CEO'su kalmıştı ve kendisi son bir yıldır geliştirmeyi tek başına yürütüyordu.
Projenin tek geliştiricisi olan CEO, uygulamayı açık kaynak yapmaya hazırlanırken ana şirket Branch'in engeliyle karşılaştı. Şirket, hem projenin daha fazla geliştirilmesini hem de açık kaynak yapılmasını engelledi. Bu durum, Nova Launcher'ın geleceği için şu anlama geliyor:
Nova Launcher'ın bu şekilde ölmesine izin vermek istemeyen topluluk, Branch'in sözünü tutarak uygulamayı açık kaynak yapması için change.org üzerinde bir imza kampanyası başlattı. Eğer projenin topluluk tarafından yaşatılmasını istiyorsanız, bu kampanyaya destek olabilirsiniz.
Tüm Nova Launcher severlere geçmiş olsun.
Haftalardır teknoloji gündemini meşgul eden "Windows 11 güncellemesi SSD'leri bozuyor" sorununun kaynağı nihayet belli oldu. Sorun, Microsoft'un güncellemesinden değil, bazı SSD'lerde bulunan ön sürüm (beta) bir üretici yazılımından (firmware) kaynaklanıyormuş.
PCDIY adlı bir grup ve Phison geliştiricilerinin raporuna göre, normalde son kullanıcılara satılmaması gereken, test amaçlı ön sürüm firmware'e sahip bazı SSD'ler bir şekilde piyasaya sürülmüş. İşte bu hatalı firmware, Windows 11'in Ağustos ayındaki güncellemesi tarafından tetiklenerek diskin bozulmasına neden olmuş.
Eğer Phison kontrolcülü bir SSD'ye sahipseniz, olası bir veri kaybını önlemek için diskinizi yedekleyip üretici yazılımını güncellemeniz gerekiyor. Ürünü satın aldığınız markanın (örneğin Kingston, Crucial, Seagate vb.) resmi web sitesinde, firmware güncellemesi yapmanızı sağlayacak bir yazılım bulabilirsiniz.
Geçtiğimiz hafta düzenlenen Apple etkinliğinde yeni donanımlar tanıtıldı. Bunlardan ilki AirPods Pro 3 oldu.

Yeni kulaklığın en dikkat çekici özelliği, gerçek zamanlı canlı çeviri yapabilmesi. Apple'ın iddiasına göre, farklı bir dilde konuşan birini dinlerken anında kendi dilinizde çeviri alabileceksiniz. Tabii Apple'ın son yapay zeka denemelerinin (bildirim özetleme gibi) kağıt üzerinde harika görünüp pratikte fiyaskoya dönüştüğünü düşünürsek, bu özelliğin kalitesini kullanıcı deneyimleri gösterecek. Bir diğer önemli yenilik ise kulaklığın artık kalp ritminizi ölçüp bu verileri Sağlık uygulamasına işleyebilmesi.
Aktif gürültü engelleme (ANC) performansının bir önceki nesle göre 2 kat daha iyi olduğu ve batarya süresinin 8 saate çıkarıldığı belirtildi. 19 Eylül'de piyasaya çıkacak olan kulaklığın ABD fiyatı 249 dolar olacak.
Ve tahmin edin kutunun içerisinden ne çıkmayacak? Evet, USB-C şarj kablosu.
Apple'ın tanıttığı bir diğer donanım ise yeni Apple Watch serisi oldu.
Yeni serinin en büyük sağlık özelliği, hipertansiyon (yüksek tansiyon) izleme. Saat, optik kalp atış hızı sensörünü kullanarak kan damarlarının tepkilerini analiz edecek ve olası kronik yüksek tansiyon belirtilerini tespit edebilecek. Henüz FDA onayı bekleyen bu özellik, onaylandığı takdirde kullanıcı sağlığı için uzun vadede önemli bir fayda sağlayabilir. Buna ek olarak saatler, uykunuzu analiz ederek size bir "uyku puanı" da verecek.
Yeni seri, 19 Eylül'de raflardaki yerini alacak. ABD fiyatları ise şöyle:
Apple, bu seneki etkinliğinde inceliğe odaklanan yepyeni bir model tanıttı: iPhone 17 Air.

Bu telefonun en iddialı olduğu nokta, sadece 5.6 mm kalınlığında olması.

Ancak bu incelik, performanstan ödün verildiği anlamına gelmiyor. iPhone 17 Air, daha pahalı model olan iPhone 17 Pro ile aynı güce sahip yeni A19 Pro işlemcisini kullanıyor.
İlk defa Pro olmayan bir iPhone modeli, 120Hz tazeleme hızına sahip ProMotion ekrana kavuşuyor. Bu da arayüzde ve destekleyen uygulamalarda çok daha akıcı bir deneyim demek.
Pro modelle aynı işlemciye ve ekrana sahipse, neyden ödün verilmiş diye sorabilirsiniz. Cevap: Kamera. iPhone 17 Air, Pro modelin gelişmiş kamera sistemi yerine standart iPhone 17 ile aynı kamerayı kullanıyor. Ayrıca inceliği korumak adına batarya ömrü "tüm gün" olarak daha belirsiz bir şekilde ifade ediliyor ve cihazda fiziksel SIM kart girişi bulunmuyor; yalnızca eSIM ile çalışıyor.
iPhone 17 Air'in 256 GB'lık başlangıç modeli 999 dolardan başlayan fiyatlarla 19 Eylül'de satışa sunulacak.
Etkinliğin amiral gemisi telefonları ise yeniden tasarlanan iPhone 17 Pro ve Pro Max oldu.

Bu seneki Pro modellerdeki en önemli değişiklik kameralarda. Artık arkadaki üç lensin tamamı 48 MP Fusion Kamera teknolojisine sahip. Özellikle telefoto lensin 48 MP olması, %56 daha büyük bir sensörden kırpma yaparak 8 kata kadar daha kaliteli yakınlaştırma sunmasını sağlıyor.

Performans tarafında ise yeni A19 Pro işlemciler, "buhar odası" (vapor chamber) adını verdikleri yeni bir soğutma sistemiyle destekleniyor. Bu sayede iPhone 16 Pro'ya kıyasla %40'a kadar daha iyi performans vaat ediliyor.

Fiziksel SIM kart yuvasının kaldırılması, mühendislere daha büyük bir batarya için yer açma imkanı tanımış. Apple, yeni Pro modellerde 39 saate kadar video oynatma süresi vaat ediyor.
iPhone 17 Pro 1099 dolardan, Pro Max ise 1199 dolardan satışa çıkacak. Genel olarak bakıldığında, artık nesiller arası farkları çok net göremiyoruz. "Daha hızlı olacak" diyorlar ama sanki bir önceki nesil çok yavaştı da haberimiz yoktu. Farklar; biraz daha iyi bir kamera, biraz daha büyük bir batarya ve artan performanstan ibaret. Kişisel fikrim, geçen sene bir iPhone 16 Pro almış olsaydım, bu sene kesinlikle geçmek için bir neden göremezdim.
Müzikseverlerin yıllardır beklediği haber nihayet geldi: Spotify, platformuna kayıpsız (lossless) kalitede müzik dinleme özelliği ekliyor.
Kullanıcılar artık dilerlerse ayarlardan "kayıpsız" seçeneğini aktif ederek müzikleri, ses kalitesinde neredeyse hiç kayıp yaşanmayan FLAC formatında dinleyebilecek. Özellikle iyi bir kulaklığa sahip olan odyofillerin ve müzik tutkunlarının çok daha detaylı ve zengin bir ses deneyimi yaşamasını sağlayacak. Kaç kişinin bu özelliği açtığında aradaki farkı net olarak anlayabileceği tartışmalı olsa da, bu detaylara önem verenler için harika bir gelişme.
Elbette bu durum, Spotify için sunucularında daha fazla yer kaplayacak ve daha fazla bant genişliği gerektirecek kayıpsız dosyalar anlamına geliyor. Bu adımın diğer müzik platformlarını da kayıpsız ses kalitesi sunmaya teşvik etmesi bekleniyor.
Avrupa Birliği, dijital reklamcılık pazarındaki gücünü kötüye kullandığı gerekçesiyle Google'a 3.5 milyar dolarlık dev bir para cezası kesti. Bu ceza uzun bir aradan sonra bir teknoloji devine verilen milyar dolar seviyesindeki en büyük cezalardan biri oldu.
Cezanın nedeni ise Google'ın reklam teklif sistemindeki haksız bir uygulaması. Sistem şöyle işliyor: Bir reklamveren, bir sitedeki reklam alanı için farklı reklam ağları üzerinden teklif verir. Eğer o site reklamlarını Google üzerinden yayınlıyorsa, Google tüm teklifleri gören taraf olduğu için en yüksek teklifin ne kadar olduğunu biliyor. İşte bu noktada Google, kendi reklam ağı AdX'e bu bilgiyi sızdırarak, AdX'in en yüksek tekliften sadece 1 kuruş daha fazla vererek reklam alanını haksız bir şekilde kazanmasını sağlıyordu.
Bu bariz haksız rekabet nedeniyle verilen 3.5 milyar dolarlık ceza, en azından milyon dolarlık sembolik cezalara kıyasla daha caydırıcı görünüyor. Google, karara itiraz edeceğini duyurdu. Umarız bu sefer gerçekten bir şeyler değişir.
Google, 2020 yılında verdiği ve büyük yankı uyandıran "2030'a kadar net sıfır karbon emisyonuna ulaşma" hedefini, sürdürülebilirlik web sitesinden sessizce kaldırdı.
Bu geri adımın arkasında birkaç sebep olabilir. Yapay zeka modellerinin devasa enerji tüketimi, bu hedefe ulaşmayı imkansız hale getirmiş olabilir. Bir diğer ihtimal ise ABD'deki olası bir Trump hükümetine yaranma çabası. Bildiğiniz gibi, Trump kabinesinde iklim değişikliğinin bir yalan olduğunu savunan isimler var. Sebep ne olursa olsun, günün sonunda Google artık iklime daha az zarar veren bir şirket olma hedefini rafa kaldırmış görünüyor.
Türkiye'de 7 Eylül tarihinde yaşanan siyasi gerilimler nedeniyle X, YouTube, Instagram, Facebook, TikTok ve WhatsApp gibi popüler sosyal medya platformlarına erişim kısıtlaması getirildi.

İlginç bir şekilde, bu kısıtlamalara rağmen bizim kanalın izlenmelerinin devam ettiğini fark ettim. Buradan çıkardığım sonuç şu: Yıllardır bu duruma o kadar çok maruz kaldık ki, artık neredeyse herkes VPN kullanmayı öğrendi.
Yine de bu tür ani engellemelerin, internet üzerinden iş yapan herkes için büyük bir sorun olduğu ve vatandaşların bilgi edinme hakkını kısıtladığı da bir gerçek.
Bazı YouTube içerik üreticileri ve kullanıcılar, platformda varsayılan olarak aktif hale gelen "Kısıtlı Mod" özelliğinin, birçok videonun keşfedilmesini ve izlenmesini engellediğini fark etti.

Görünüşe göre YouTube, yapay zeka kullanarak "yetişkinlere uygun olabilecek" videoları filtreleyen bir "Kısıtlı Mod" özelliğine sahip. Bu modu, masaüstünde profil resminize tıklayarak açılan menüden görebilirsiniz.
Sorun ise bu modun bazı kullanıcılarda tamamen habersiz bir şekilde, varsayılan olarak açık gelmesi. Bu da hem kullanıcıların görmek istedikleri içeriklere ulaşmasını engelliyor hem de içerik üreticilerinin kitlelerine erişimine ket vuruyor. YouTube'un bu modu gelecekte tüm sisteme zorunlu olarak entegre edip etmeyeceği ise belirsiz. Ayarlarınızı kontrol ederek bu modun sizde açık olup olmadığını görmenizde fayda var.
Microsoft, uygulama mağazasını geliştiriciler için çok daha cazip hale getirecek önemli bir adım attı. Şirket, artık mağazasında uygulama yayınlamak için geliştiricilerden herhangi bir kayıt ücreti almayacağını duyurdu.
Ayrıca, oyun dışındaki uygulamalar artık kendi ödeme sistemlerini kullanabilecek ve bu sayede elde ettikleri gelirin %100'ünü kendilerine saklayabilecek. Microsoft tüm bunlara ek olarak, uygulamanızı kendi CDN ağı üzerinde tamamen ücretsiz olarak barındırma hizmeti de sunuyor.
Geliştiricilerden istenen tek şey, kimlikleriyle geliştirici portalına kayıt olmaları. Bu hamleyle birlikte, önümüzdeki dönemde Microsoft Mağazası'nda çok daha fazla uygulama görebiliriz.
İnternetin temel teknolojilerinden RSS'in ortak kurucularından Eckart Walther'ın da aralarında bulunduğu bir grup, yapay zeka ve telif hakkı sorununa çözüm getirmeyi amaçlayan RSL (Real Simple Licensing) adında yeni bir protokol yayınladı.
Bu protokol, bir web sitesinin robots.txt dosyasına eklenen özel bir dosya ile çalışıyor. Bu dosya, siteye gelen yapay zeka botlarına hangi sayfaları ne amaçla ve hangi koşullarda eğitim verisi olarak kullanıp kullanamayacaklarını belirtiyor.
Ayrıca yayıncılar adına lisanslama ücretlerini belirleyecek "RSL Collective" adında bir kuruluş da oluşturulmuş. Reddit, Yahoo, Quora ve Medium gibi dev platformlar bu protokolü şimdiden desteklemeye başladı. Bu sayede, içerik üreticileri nihayet yapay zeka eğitiminden bir gelir elde etme fırsatı bulabilir.
Google, G-Mail'e kullanıcıların internet alışverişlerini takip etmesini kolaylaştıracak yeni bir "Satın Aldıklarım" (My Purchases) sekmesi ekledi.

Artık bir ürün satın aldığınızda gelen onay e-postaları otomatik olarak bu sekmeye düşecek. Ayrıca kargoda olan ve size doğru yaklaşan ürünleri de uygulama içinde ayrı bir bölümden takip edebileceksiniz. G-Mail'in daha önce bültenler için de benzer bir özellik getirdiğini hatırlıyoruz. Bu tür kullanışlı organizasyon araçlarının diğer e-posta servislerine de örnek olması dileğiyle.
Siber dolandırıcılar, küçük işletmeleri hedef alan yeni ve acımasız bir şantaj yöntemi geliştirdi.
Yöntem şöyle işliyor: Dolandırıcılar, sahte hesaplar kullanarak Google Haritalar'da küçük bir işletmeye organize bir şekilde 1 yıldızlı, kötü yorumlar bırakıyor. Ardından işletme sahibine ulaşarak, eğer 250 dolar gibi bir ücret ödemezlerse bu yorumları silmeyeceklerini söylüyorlar.
İşletme sahipleri de, potansiyel müşterileri kaybetmemek ve itibarlarını korumak adına çaresizce bu parayı ödüyor. İşin en kötü yanı ise Google'ın, bu tür organize saldırılara maruz kalan işletmelere yardımcı olacak doğrudan bir iletişim kanalı sunmaması.
Birçok şirket sürekli yeni yazılımlar satın alarak hataya düşüyor. Eğer siz de bu kısır döngüye girmek istemiyorsanız, sponsorumuz Bitrix24'ün sunduğu tek portal çözümüne göz atmanızda fayda var.



Bağlantıya tıklayarak Bitrix24'ü ücretsiz deneyebilir, ekibinize yepyeni bir düzen kazandırabilirsiniz. Bültene sponsor oldukları için Bitrix24’e teşekkür ediyoruz.
Bu haftaki ilk videomuzda Firefox OS'in doğuşunu ve batışını keşfediyoruz.
İkinci videomuzdaysa son zamanlarda kanalı ilgilendiren bir konuyu konuşuyoruz.
